Monday, September 21, 2009

neler oldu neler -2

Daha önce yazmayı denedim ama ne yazık ki bir çok şey beni klavyenin karşısına oturmaktan alıkoydu. Bundan sonra bu konuda daha özenli ve daha hızlı olacağım, şimdilik , beni affedin :)

Varna'daki en önemli günlere geldik.

Eski Finn  ve Star yarışçısı Paul McKienze'nin koçluğunda 5 günlük ufak bir klinik yapıldı. vize ve benzeri sebeplerden dolayı ancak son 3 gününe yetişebildiğim klinikte, ilk defa  diğer finn'cilerle antreman yapma fırsatım oldu. Ne kadar rüzgar güzel, dalgalar düzgün olsa da yalnız başına antreman yapmak ve kalabalıkla antreman yapmak arasında çok büyük fark olduğunu farkettim (aslında biliyodum ama daha da önemini anladım). Almanya, Fransa, İngiltere ve Rusya milli takımları başta olmak üzere erken gelen 30'un üzerinde d,nya çapında yelkenciyle antreman yapmak ve bu antreman sırasında Avustralya adına 1996 Olimpiyatlarına katılmış Paul ile birlikte antreman yapmak dürüst olmak gerekirse beni fazlasıyla heyecanlandırdı (ve bir o kadar da herşeyin ciddiyetini bir kez daha hatırlattı). Trimler, pozisyonlar, taktik derken 3 gün içerisinde belki bütün yaz öğrendiğimden daha fazlasını öğrendim.  Ardından cici yeni teknem TUR35'in ölçüye girmesinden sonra geriye tek bir şey kalmıştı, 2009 Avrupa Şampiyonası....

Fenerbahçe Yelken Klübünden takım arkadaşım Alican Kaynar ile yarış sabahı kahvaltıya giderken bir tek inemli nokta vardı aklımda, ve bunu asansörde paylaştım Alican'la. ''Start çok  önemli, hemde ilk yarışta.. Çok dikkatli olmak lazım, hata yapmamak lazım'' dedim ve ardından marinaya gittik, tekneler hazırlandı, denize çıkıldı, son ayarlar yapıldı ve start vakti... İlk starta ortalardan temiz rüzgara çıkmak için  kendime göre güzel bir yer buldum. 3, 2, 1 ve start... Güzel bir yerden temiz rüzgarla start ettim ve de iyi de gidiyordum, grubun ortalarının biraz önünde temiz rüzgara doğru yukarıdaki şamandıraya doğru verilen savaş sırasında aslında çok ta paslanmadığım aklımdan geçiyordu.. 30. civarı şamandıraya vardığımda beklemediğim bir senaryo ile karşılaştım. Hakem botundaki tahtada benimde numaram yazılıydı ve duduğunu sonuna kadar öttğrerek elindeki bayrağı gözüme sokmak istercesine bana doğru yöneltmişti. Korktuğum başıma gelmişti, erken start etmiştim, hayatımda ilk defa.

Rüzgarın azlığından zorlaşan elementlerin yanında 75 yarışçının arasındaki rekabetten 2. yarışı 52. olarak tamamlayarak ilk günü bitirdim. İyi bir başlangış olmasa da, elimden geleni daha iyi bir sonuç almak için harcasam da bu yarışın benim için bir antreman, bir öğreti olduğunu unutmadan, moral bozmadan geri kalan 5 günü tamamlamam gerekiyordu.

2. gün rüzgarın azlığından sadece 1 yarış yapılabildi  ve bu yarışta 63. oldum. 2. gün için planlanan 2. yarış  3. güne kalmıştı. 3 yarış yapılması planlanan çarşamba sabahı gene her gün başladığı gibi rüzgarsız başlamıştı. Suya çıktıkta sonra yavaşça şiddetini arttıran rüzgarla birlikte yarışlar başladı. Rüzgarın artmasıyla birlikte dereceleriminde iyileşmesi  ve de sırayla 66., 56. ve 47. olmam bana biraz da olsa moral olmuştu. Rüzgar ne kadar arttı desem de 10 knot'ı bir türlü geçemedi.


4. güne 52.'lik ve 60.'lık gibi idare eder dereceler alsam da yarış sonuçlarından daha önemli bir konu vardı Karadeniz'de benim için. Hayranlık duyduğumu belirtmeden geçemiyceğim 2000 ve 2004 Olimpiyatlarında 8.'lik ve 14.'lük alarak  ayrıca dünya 5.'liği gibi derecelerle Türkiye'nin en başarılı yelkencisi olan  Enver Adakan'ın antrenörü Dr. Malte Philippe beni seyretmeye gelmişti.  Ne kadar hava koşulları gerçek performansı gözlemek için uygun olmasa da  bir çok başarılı sporcuya çalışmış eski Alman milli takım antrenörüyle tanışmak bile heyecan vericiydi.

Yarışların 5. gününde sabah kuzey doğudan gelen rüzgarla günün ilk yarışında kötü bir start almama rağmen parkurun sağını güzel kullanarak 20.'liğe yükseldim. Yarışı 25. bitirdiğimde huzurluydum. Çünkü çalıştığımda zamanla eski performansıma kavuşabilceğimi ve daha da iyi olabilceğimi biliyorum. 5 knot'ı bile geçmeyen rüzgarlarda günün son yarışında da 58. olarak seriyi tamamladım. Normal koşullarda 6. günde son bir yarış yapılması gerekiyor ancak rüzgarsızlıktan seri 10 yarış ıle tamamlandı.

2009 Avrupa şampiyonasında 75 tekne arasında 60. olarak seriyi tamamlayarak yelkene tam olarak geri döndüm diyebilioyrum artık. 2010 sezonu için Dr. Malte Philippe'in de benimle çalışmaya başlamak istemesi bu yarışın en büyük artısı olarak Türkiye'ye dönücektim.
Şimdi çok daha büyük bir yarış başlıyor.
2010 sezonu için sponsor arayışı... Belki de bütün antremanlardan daha zor ama bildiğim ve inandığım tek bir şey var..
olucak...

Önümüzdeki günlerde daha günlük hayattan, daha güncel ve daha kısa yazılar yazmayı planlıyorum..
 Umarım takip ediyorsunuzdur

rüzgarınız bol olsun


TUR 35

Sunday, September 6, 2009

Neler oldu neler -1



Herkese tekrar merhaba

Uzun süredir yazamadığımdan dolayı özür diliyorum. Yoğun geçen günlerde neler oldu neler bitti hepsini anlatacağım. Öncelikle en son Bulgaristan yazmış olsam da bıraz başa sarıp neler olduğunu anlatmak istiyorum.

Bir çoğunuzunda bildiği gibi yaz başından beri Bulgaristan'ın Varna kentinde yapılacak olan 2009 Avrupa Finn Şampiyonası'na canla başla çalışıyordum, ancak bu süre içerisinde gğzümden kaçan detaylar ufak pürüzlere yol açtı. Öncelikle Bulgaristan'ın Avrupa Birliği'ne girmesine rağmen schengen'e dahil olmaması ve benim bunu yola çıkmadan 6 gün önce öğrenmem programda çok büyük değişikliklere yol açtı( enteresan detay, Bulgaristan Vizesi bugüne kadar aldıüım EN pahalı vize). Normal koşullar altında Milli takım üyesi olark gri hizmet pasaprotuyla sorunsuz yapıcağım yolculuk, dönüşümden 12 saat sonra eğitimimi tamamlamak için çıkacağım Amerika yolculuğundan dolayı tam bir yılan hikayesine dönüştü. Ne kadar bu zorlu yolda çakıl taşı bile olarak sayılmayacak pürüzler atlatıldığında gecikmeli olsa da 16 ağustos günü Çeşme'den yola çıktım.
Hem arabanın arkasında tekneyle ilk uzun yolculuğum olucağından hem de eşya almak ve bırakmak için yolu bir kaç aşamaya bölmek için 17 ağustos'ta İzmir'de ve de 18 ağustos'ta İstanbul'da birer mola verdim. Mola verdiğim süre içerisinde hem İzmir'de hem İstanbul'da uzun süre göremeyeceğim dostlarımı görmek yarış öncesi çok güzel moral oldu( gelemeyenleri artık affettim;P ) 19 Ağustos sabahı saat 7'de babamla beraber İstanbul'dan yola çıktık. Şehiriçine tekneyi sokmamak için bıraktığımız Ataköy marina'dan (teşekkürler Ataköy Marina) trailer'ı alıp yolumuza devam ettik... İstikamet, Kırklareli.

Bomboş TEM otobanında yaklaşık 3 saat ilerledikten sonra Kırklareli'nde yemek yeme vakti gelmişti. Hiçbir şekilde meşhur olduğundan haberim olmasa da hayatımda yediğim en güzel köfteyi yedikten sonra (ismi Bir tat'tı galiba, tavsiye ederim) yolculuğun esas zorlu kısmına başladık, sınır geçişi ve de Bulgaristan yolları...




Kırklareli'nden yarım saat sonra Dereköy sınır kapısına vardğımızda ne yapacağımıza dair çok fazla bir fikrimiz yoktu, sonuç olarak babamla ikimizde yurtdışında araba kullanmış olsak ta ilk defa sınır geçiyoduk. Sınır görevlilerinin yardımlarıyla hiç sorunsuz bir şekilde hem Türkiye sınırından çıktık hem de hiç sorunsuz Bulgaristana girdik... 180 km sonra , ver elini Varna (yollar azıcık, çok az, bozuk). gün batımına az kala Varna Marina'yı bulduğumda galiba mutlu olamıyacak kadar yorulmuştum..

Otele yerleştikten sonra yemek ve hemen uyku, önümde beni bekleyen zorlu günler vardıç Öncelikle 20'si ve 21'i eski Finn'ci (1996 Atlanta Olimpıyatları) ve Star yarışçısı Paul McKienze'yle birlikte klinik ve antreman, 22'si sabahı yeni tekneyle ilk ölçü, 23'ünde antreman yarışı ve de ardından 6 gün boyunca aylardır hatta yıllardır hayalini kurduğum an, 2009 Avrupa Finn Şampıyonası...

Detayları, çok yakında...

şimdilik, sevgiler


TUR35